Koçluk son yıllarda çok daha fazla konuşulur oldu. Sosyal medyada, kurumsal dünyada, kişisel gelişim alanında hemen her yerde karşımıza çıkıyor. Ama gel gör ki hâlâ birçok kişi için tam olarak ne olduğu biraz flu. Hatta çoğu zaman ilk gelen sorular şöyle oluyor: “Koç musun yani, ne yapıyorsun tam olarak?”, “Psikolog gibi misin?”, “Yani bana yol gösteriyor musun?”
Ben de bu yazıda, tüm samimiyetimle, koçlukla ilgili doğru bilinen yanlışlardan ve neyin ne olmadığından bahsetmek istedim.
Öncelikle şunu söylemek gerekiyor: Koçluk, tavsiye vermek, yol göstermek, akıl öğretmek değildir. Hatta tam tersine… Koç, senin yerine düşünmez. Senin yerine karar vermez. Ama senin düşünmene, karar vermene, hatta iç sesini daha yüksek duyabilmene alan açar. Çünkü çoğu zaman ne istediğimizi bilmiyor değiliz aslında. Sadece o isteği duyamayacak kadar kalabalık içindeyiz. Koçluk, o kalabalığı biraz susturmak ve kendi öz sesini duymak için bir durak.
Koçluk terapi de değildir. Psikolojik tanıların, geçmiş travmaların, derin yaraların yeri terapidir ve çok kıymetlidir. Koçluk ise daha çok bugünden geleceğe odaklanır. “Ben neredeyim, nereye gitmek istiyorum, neye ihtiyacım var ve ilk adımı nasıl atabilirim?” gibi sorularla çalışır. Duygu vardır, evet. Ama duyguya saplanmak değil; duyguya farkındalıkla bakmak, oradan hareketle ilerlemek vardır.
Mentorlukla da çok karıştırılır. Mentor kendi deneyimini aktarır, bir rehber gibidir. Koçlukta ise rehberlik yerine yoldaşlık vardır. Sana yol değil, alan açılır. Kendi yolunu sen belirlersin.
Koçluk herkes için midir? Bence evet ama özellikle bir şeyleri değiştirmek isteyen, değişimin neresinden tutacağını bilemeyen, yeni bir kararın eşiğinde duran ya da “Ben böyle devam etmek istemiyorum” diyorsa — işte tam o anda koçluk çok güçlü bir destek olur.
Koçluk; bir çözüm değil, bir farkındalık yolculuğudur.
Ve belki de en güzeli, cevaplar dışarıda değil içeridedir. Koçluk, o içeriye yönelme cesaretidir.